Türkiye, binlerce yıllık tarihiyle dünyanın en zengin kültürel miraslarına ev sahipliği yapan bir ülke. Hititlerden Osmanlı'ya, antik Yunan'dan Bizans'a uzanan bu miras, Efes, Kapadokya, Göbeklitepe gibi dünya çapında tanınan eserlerle dolu. Ancak ne yazık ki, bu eşsiz hazineler karşısında toplumun bir kısmında görülen bilinçsizlik ve saygısızlık, kültürel kayıplara yol açıyor. Bu yazı, bu sorunun örneklerini, nedenlerini ve olası çözümlerini ele alacak.
Öncelikle, en yaygın sorunlardan biri definecilik ve kaçak kazılar. Türkiye'de define avcılığı, yasal çerçevede bile olsa, arkeolojik sitelere büyük zarar veriyor. Defineciler, "altın bulma" hayaliyle tarihi yapıları tahrip ediyor; örneğin, antik mezarları, tapınakları veya höyükleri kazarak geri dönüşü olmayan hasarlar bırakıyorlar.Jandarma operasyonlarında sıkça ele geçirilen kaçırılmış eserler, bu bilinçsizliğin somut kanıtı. 2009 yılından beri raporlanan vakalarda, binlerce eser yurt dışına kaçırılmaya çalışılırken yakalanıyor.Bu, sadece ekonomik bir kayıp değil; kültürel kimliğin parçalanması anlamına geliyor.
Bir başka örnek, vandalizm ve tahribat. Özellikle kırsal bölgelerde, tarihi kiliseler, camiler veya antik kalıntılar, "define saklı" inancıyla sökülüp yıkılıyor. İznik çevresinde 1980'lerde belgelenen bir vakada, bir taş levha bilinçsizce yerinden sökülmüş.Benzer şekilde, deprem sonrası bölgelerde, enkaz altında kalan tarihi yapılar, "kurtarma" adı altında daha fazla zarar görüyor. 2023 depremlerinde, bazı alanlarda cehalet ve risk alma eğilimi, kültürel mirasın barbarca yok edilmesine neden olmuş.Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, tarihi kiliselerin duvarlarının tahrip edildiği görülüyor; bu, ikonoklazmın ötesinde, "kendinden olmayana saygısızlık" olarak yorumlanıyor.
Bu bilinçsizliğin kökleri, eğitim eksikliğinde yatıyor. Toplumun bir kısmı, tarihi eserleri "eski taşlar" olarak görüyor; kültürel değerini fark etmiyor. Mankurtlaştırma süreci gibi, geçmişle bağ kopukluğu, saygısızlığı artırıyor.Ekonomik yoksulluk bunda büyük bir rol oynuyor: Definecilik, hızlı zenginleşme umuduyla teşvik ediliyor. Ayrıca, koleksiyonerlerin bir kısmı, eserleri "süs" olarak toplarken, koruma bilincinden yoksun davranıyor.Medya ve eğitim sistemi, bu konularda yeterince vurgu yapmıyor.
Sonuçları ise yıkıcı: Kültürel mirasın kaybı, turizm gelirlerini düşürüyor ve ulusal kimliği zayıflatıyor. UNESCO listelerindeki eserler bile tehdit altında. Örneğin, sanat tarihi açısından önemli yapılar, tahribat nedeniyle değerini yitiriyor.
Çözüm için, eğitim kampanyaları şart. Okullarda kültürel miras dersi zorunlu hale getirilmeli. Yasalar daha sıkı uygulanmalı; definecilik yerine arkeolojik kazı teşviki artırılmalı. Sivil toplum örgütleri, farkındalık etkinlikleri düzenleyebilir. Sonuçta, tarihi eserler sadece geçmişin kalıntıları değil; geleceğin mirası. Toplum olarak bu bilinçsizliği aşmak, saygıyı yeniden inşa etmek elimizde.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Alper Yentürk
Tarih bilinci ve Vandalizm
Türkiye, binlerce yıllık tarihiyle dünyanın en zengin kültürel miraslarına ev sahipliği yapan bir ülke. Hititlerden Osmanlı'ya, antik Yunan'dan Bizans'a uzanan bu miras, Efes, Kapadokya, Göbeklitepe gibi dünya çapında tanınan eserlerle dolu. Ancak ne yazık ki, bu eşsiz hazineler karşısında toplumun bir kısmında görülen bilinçsizlik ve saygısızlık, kültürel kayıplara yol açıyor. Bu yazı, bu sorunun örneklerini, nedenlerini ve olası çözümlerini ele alacak.
Öncelikle, en yaygın sorunlardan biri definecilik ve kaçak kazılar. Türkiye'de define avcılığı, yasal çerçevede bile olsa, arkeolojik sitelere büyük zarar veriyor. Defineciler, "altın bulma" hayaliyle tarihi yapıları tahrip ediyor; örneğin, antik mezarları, tapınakları veya höyükleri kazarak geri dönüşü olmayan hasarlar bırakıyorlar.Jandarma operasyonlarında sıkça ele geçirilen kaçırılmış eserler, bu bilinçsizliğin somut kanıtı. 2009 yılından beri raporlanan vakalarda, binlerce eser yurt dışına kaçırılmaya çalışılırken yakalanıyor.Bu, sadece ekonomik bir kayıp değil; kültürel kimliğin parçalanması anlamına geliyor.
Bir başka örnek, vandalizm ve tahribat. Özellikle kırsal bölgelerde, tarihi kiliseler, camiler veya antik kalıntılar, "define saklı" inancıyla sökülüp yıkılıyor. İznik çevresinde 1980'lerde belgelenen bir vakada, bir taş levha bilinçsizce yerinden sökülmüş.Benzer şekilde, deprem sonrası bölgelerde, enkaz altında kalan tarihi yapılar, "kurtarma" adı altında daha fazla zarar görüyor. 2023 depremlerinde, bazı alanlarda cehalet ve risk alma eğilimi, kültürel mirasın barbarca yok edilmesine neden olmuş.Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, tarihi kiliselerin duvarlarının tahrip edildiği görülüyor; bu, ikonoklazmın ötesinde, "kendinden olmayana saygısızlık" olarak yorumlanıyor.
Bu bilinçsizliğin kökleri, eğitim eksikliğinde yatıyor. Toplumun bir kısmı, tarihi eserleri "eski taşlar" olarak görüyor; kültürel değerini fark etmiyor. Mankurtlaştırma süreci gibi, geçmişle bağ kopukluğu, saygısızlığı artırıyor.Ekonomik yoksulluk bunda büyük bir rol oynuyor: Definecilik, hızlı zenginleşme umuduyla teşvik ediliyor. Ayrıca, koleksiyonerlerin bir kısmı, eserleri "süs" olarak toplarken, koruma bilincinden yoksun davranıyor.Medya ve eğitim sistemi, bu konularda yeterince vurgu yapmıyor.
Sonuçları ise yıkıcı: Kültürel mirasın kaybı, turizm gelirlerini düşürüyor ve ulusal kimliği zayıflatıyor. UNESCO listelerindeki eserler bile tehdit altında. Örneğin, sanat tarihi açısından önemli yapılar, tahribat nedeniyle değerini yitiriyor.
Çözüm için, eğitim kampanyaları şart. Okullarda kültürel miras dersi zorunlu hale getirilmeli. Yasalar daha sıkı uygulanmalı; definecilik yerine arkeolojik kazı teşviki artırılmalı. Sivil toplum örgütleri, farkındalık etkinlikleri düzenleyebilir. Sonuçta, tarihi eserler sadece geçmişin kalıntıları değil; geleceğin mirası. Toplum olarak bu bilinçsizliği aşmak, saygıyı yeniden inşa etmek elimizde.